
Çin halk Cumhuriyetinin kuruluşu
1949 da ilan edilmiştir. II. Dünya
savaşı yıllarında başlayan ve 1949 da sona eren bir iç savaş yaşanmıştır . Bu
iç savaş Çin milliyetçileri ve MAO ZEDONG’ un kontrolündeki komünistler
arasında yaşanmıştır.
Savaşın son 4 yılında yani
1945-1949 arasında birçok insan ölmüştür. Bu savaşı komünistler kazanmıştır.
Çinlilerin bir kısmı ülkede kalmış bir kısmı da Çan-Key-Şek ile Çin’in güneyinde
Çin Denizi’nin ortasındaki küçük ada olan Tayvan’a kaçmıştır.
Çan -Key-Şek : 1949’dan itibaren Tayvan’da Çin hükümeti
adıyla bilinen kapitalizmin geçerli olduğu ve Amerika’nın müttefiki olan Tayvan’ı
kurmuştur.
MAO ZEDONG ‘un dayanak noktası olarak
Sovyetler Birliğini görmekteyiz. 3 temel düşünceye dayanmaktadır,
1- Çin
ve Sovyetler birliği hükümetinin dünyada komünizmin yayılması için ortaklık
yapmaları ,
2- Kendisini
koruyacak ülkenin Sovyetler birliği olduğuna inanması,
3- Ekonomik
kalkınmasına ve teknolojisini geliştirmesine yardım edecek müttefikin Sovyetler
Birliği olmasıdır.
1950-1953 Kore Savaşında Çin,
Sovyetler birliğinin yanında olduğunu göstermek için bu savaşa katılmıştır.
1953 ‘te Stalin’in ölümünden
sonra , Stalin’in yöntemlerine büyük eleştiriler vardır.
1955’ten sonra farklı bir dış
politika anlayışına gidilmektedir.
1955’ten sonra Çin – Sovyetler Birliği
ilişkileri gerilmiştir.
Çin 1955 yılında düzenlenen
Bandung Konferansına katılarak bağlantısız ülkelere yaklaşıyor bunun sonucun
da Bağlantısızlar hareketi ortaya
çıkmaktadır. Bandung Konferansı nedir?
Bandung Konferansı, 1955
18-24 Nisan 1955 tarihlerinde
Endonezya'nın Bandung kentinde toplanan ve Bağlantısızlar Hareketi'nin
temellerinin atıldığı toplantı. Endonezya, Pakistan, Hindistan, Seylan (Sri
Lanka) ve Birmanya'nın düzenlediği toplantıya o zamanki dünya nüfusunun
yarasından fazlasını oluşturan 20 Asya ve Afrika ülkesi katılmıştı.
Konferansı düzenleyen ülkeler,
Batılı devletlerin Asya'ya ilişkin aldıkları kararlarda kendilerine
danışılmamasından duydukları rahatsızlığı dile getirdiler. Tartışmalar temel
olarak Sovyetler Birliği'nin Doğu Avrupa ve Orta Asya'daki tutumunun Batılı
devletlerin sömürgeciliği ile eş biçimde eleştirilip eleştirilmemesinde
yoğunlaştı. Sonunda "tüm görünümleri ile sömürgeciliğin" mahkum
edilmesi üzerinde uzlaşıldı. Birleşmiş Milletler Bildirisi'ndeki ilkelerle
Hindistan Başbakan’ı Nehru'nu beş ilkesini kapsayan on maddelik bir "dünya
barış ve işbirliğini geliştirme bildirisi" oybirliği ile kabul edildi.
Konferansa katılan Türkiye'nin
toplantılar boyunca izlediği Batı yanlısı tutum, bağlantısızlık politikası
izleyen diğer üçüncü dünya ülkeleri ile ilişkilerinin soğumasına neden oldu.
1955-1962 yılları arasında
Çin-Sovyet ilişkileri gergindir ancak tam anlamıyla kopmamıştır.1962 Sovyet
kongresinde KRUCHEV ile ZEDONG herkesin önünde birbirlerine hakaretler ederek
tartışmışlardır. Çin heyeti kongreyi terk etmişlerdir. Ardından Çin ile
Hindistan birkaç ay sonra savaşıyorlar, Sovyetler birliği Hindistan’ı desteklemiştir.
Bu tarihten sonra ilişkiler kopmuştur .Çin için artık düşman Sovyetler
birliğidir.
ZEDONG ,1962’den sonra iç
politikada ekonomiyi geliştirmek için ‘’Büyük Sıçrama ‘’ politikasını hayata
geçiriyor. Bu politikaya göre Zedong ,
1-Komünizmi Çin’in şartlarına
uyarlamaya çalışıyor
2-Toprak reformuna girişiyor
3-Merkezden planlanmış bir
ekonomik anlayış uygulamaya çalışıyor
4-Çin köylüsünü olabildiğince
eğitmeye çalışıyor
5-1966’da Kültür Devrimini
başlatıyor
6-Komünizmin ruhuna uygun insan yetiştirmeye
çalışıyor
7-Çin’i tanıyan ilk ülke 1964
Fransa’dır
8-1971 yılında HENRY KİSİNGER,
ABD ile Çin arasındaki ilişkileri inşa etmeye çalışmıştır. Böylece Çin, BM
daimi üyeliği elde etti.
1972 Şubat’ta ABD Başkanı NİXSON
Çin’i ziyaret ediyor, ABD – ÇİN ilişkileri resmen başlıyor. Bu tarih ABD’nin Çin’i
resmen tanıdığı tarihtir.
1972’de Çin-ABD işbirliği antlaşması yapılıyor. Bu
antlaşmada ‘’Asya bölgesinde ABD ve Çin
‘in dışında başka hiçbir devlet gücünün hegemonyası kabul edilmeyecek ve başka
bir gücün hegemonya girişiminin de bulunması durumunda iki ülke o ülkeye karşı
birlikte hareket edecek’’ denilmiştir.
1976’da MAO ZEDONG öldü.
1977 yılında DENG XİAOPİNG
iktidara geldi, Çin ‘in ikinci kurucusudur.
MAO ZEDONG’u Ortadoks
bir komünist olmakla eleştirir.
1977’den sonra ‘’OPEN DOOR(Açık
kapı)’’ denilen ekonomik bir politika uygulamıştır.
Serbest piyasa ekonomisini
benimsemiştir.
En önemli serbest ticaret bölgesi
ŞANGHAY ’dır.
Çin 1977’den sonra genellikle 2
haneli oranlarla büyümüştür. Büyüme oranı %10 üzerindedir.
Çin neden bölgesel bir güç iken
küresel bir güç olamıyor? Bilindiği üzere ABD’nin devlet tahvilleri Çin’in elinde bu kadar
büyük ve güçlü bir devlet neden küresel bir güç değil? Burada Çin’in dış
politikadaki serbestisi ortaya çıkıyor dış politikasını belirlerken din, dil ,ırk
ve yönetim bakmaksızın ticaret yapıp karına bakmaktadır ve bu da Çin’i ticarette ilk sıralara
taşıyor. Her ne kadar güçlü bir devlet
olsa da kendi içinde yaşadığı sorunlar göz ardı edilemez.
Çin’i düşündüren en önemli mesele
içinde bulunduğu toplumun sosyal refah düzeyinin mevcut ekonomik gücüyle
uzaktan yakından ilgisinin olmamasıdır. Çin içerisinde etnik ve dinsel anlamda birçok
toplum yer almaktadır. Örnek verecek olursak Sincan Uygur Özerk Bölgesi(Doğu
Türkistan),Tibet, İç Moğolistan gösterilebilir.
Tayvan , Hong Kong ve Makao(1999) bu gibi şehirler Batı ile çok içli dışlı
oldukları için buradaki yaşam standartları daha yüksektir. Çin hükümeti
buralara girişleri kısıtlamıştır.
ABDURRAHİM ZARARSIZ
GİRESUN ÜNİVERSİTESİ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder